İslami ilimlerin birçoğunda olduğu gibi, Kur’an-ı Kerim ve hadislerin siretin en temel kaynakları olduğunda şüphe yoktur. Her Müslüman alim bunu teoride kabul etmekle birlikte, ne yazık ki siret yazımcılığında ayetlere ve rivayetlere yaklaşımda bir takım problemler görülmektedir. Biz bu konferansımızda, siret yazımcılığında ayet ve rivayetlerin kullanımında düşülen bazı önemli sorunlara işaret etmek istiyoruz. Sınırlı vakit nedeniyle her bir probleme sadece birer örnek vermekle yetineceğiz. Burada kısaca verilen örneklerin isabetli olup olmadığı tartışılabilirse de, alt başlıklarla işaret edilen sorunların önemli olduğunda şüphe yoktur. Şayet bu vesileyle söz konusu sorunlara dikkat çekmeyi ve bu konularda tartışılmasını sağlayabilirsek kendimizi bahtiyar hissedeceğiz. Sunumumuz ayetler ve rivayetler olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır.

I. Kur’an Ayetleri

a. Kur’an’ın kronolojik olarak okunmaması

Siret yazıcılığında prensipte ilk olarak Kur’an’a başvurulması gerektiği herkesçe malumdur. Ancak, bu alandaki çalışmalara bakıldığında maalesef konuya yeterince metodik yaklaşılmadığı, Kur’an-ı Kerim’in nüzul sırasına göre okunmadığı görülmektedir. Değişik sebep ve vesilelerle peyderpey inen ayet ve surelerin içeriklerine bakıldığında, inen bu vahiylerin Peygamber Efendimizi ve sahabe neslini nasıl inşa ettiği, nasıl bir toplum oluşturduğu daha kolay anlaşılacaktır.

Kanaatimizce ancak nüzul sırasına dayalı böyle bir metodik okumadan sonra Kur’an’a dayalı bir peygamber anlayışı kazanılacaktır. Buna göre müşriklerin Hz. Peygamber’e karşı tepkilerini, ithamlarını, iftiralarını, isteklerini dile tek tek getiren Kur’an, “Cahilî peygamber tasavvurunu” reddetmekte ve onun yerine yeni bir tasavvur ortaya koymaktadır. Tevhide dayalı, dengeli, ölçülü, örnek olan ve kısaca “Beşer-Rasul” diye nitelendirilen bu peygamber anlayışına da “Kur’anî Peygamber Tasavvuru” diyebiliriz. Kronolojik bir okumadan sonra gerek risalet öncesi, gerekse risalet sonrası Hz. Peygamber’in hayatına sihhatleri tartışmalı çeşitli rivayetlerden evvel, Kur’an’ın sarih ayetlerine dayalı bir bakış gerçekleşebilecektir. Nitekim şu ayet-i kerimeler, Mekke müşriklerinin peygamber algılarını gösterdiği kadar, nakledilen birçok rivayetin aksine Hz. Peygamber’in risalet öncesi hayatının ne denli sade, tabii ve mütevazı geçtiğinin de tescili niteliğindedir.

b. Geleneksel bilgilerin Kur’an-ı Kerim’e söylettirilmesi

Siret yazıcılığında karşılaştığımız önemli hatalardan birisi, geleneksel bilgilerin Kur’an-ı Kerim’e söylettirilmesidir. Çeşitli rivayetlere dayanan ve geleneksel siret kaynaklarının birçoğunda benimsenen bazı bilgiler, zaman içerisinde Kur’an ayetleriyle de ilişkilendirilerek Kur’an’a dayandırılmaktadır. Bunun en ilginç ve yaygın örneği Enes b. Mâlik tarafından nakledilen şerh-i sadır hadisesidir. Oysa bu suredeki “şerh-i sadr” tabiri, “göğsün-gönlün açılması, genişletilmesi” anlamında, çeşitli ayetlerde geçen bir kullanımdır. Bunun zıt anlamı olarak da “dıyk-i sadr” yani “göğsün-gönlün daralması” kullanılmaktadır.

c. Geleneksel rivayetlerin/bilgilerin Kur’an ayetlerine tercih edilmesi

Siret kitaplarında yer alan veya sözlü popüler kültürde çok yaygın olan öyle hikayeler vardır ki, bunları nerdeyse büyük-küçük herkes öğrenmektedir. Küçüklükten beri anlatılagelen bu kıssalar, nerdeyse Kur’an ayetlerinin dahi önüne geçmektedir. Bunun en güzel örneği ise Hz. Peygamber’in, dostu Ebu Bekr ile birlikte Sevr Mağarası’nda saklanışını anlatan Tövbe 40. ayet ve bu konudaki rivayetlerdir.
Sevr sahnesi mezkur ayette gayet açık bir şekilde anlatılmasına rağmen, asırlardır bu ayetler neredeyse göz ardı edilmiş ve popüler kültürde egemen olan anlatım adeta bu ayeti bize unutturmuştur. Çeşitli kitaplarda yer alan örümcek ve güvercin rivayetleri Sevr Mağarası kıssasının en önemli unsurları haline gelmiştir. Oysa Yüce Allah bu ayet-i kerimede sevgili kulunu “görünmez ordularla” desteklediğini söylemekle yetinmiştir. Kur’an’da birkaç defa geçen işbu “görünmez ordular” rivayetlerin dilinde “güvercin ve örümcek” olmuştur. Hatta daha sonraki kitaplarda örümcek ve güvercin tasvirlerine Hz. Ebu Bekr’i ısıran yılan figürü de katılarak Sevr Mağarası daha gizemli, efsanevi hale getirilmiştir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir